Ali Yalçın: Yabancı dil öğretimi için önce öğretmen

Türkiye’de yabancı dille ilgili sorunlardan dolayı yabancı dil öğretimine ayrılan süre, son zamanlarda kamuoyunda sıklıkla tartışılmaktadır. Türkiye eğitim sisteminde yabancı dillere ayrılan zamana bakıldığında, nicel olarak yeterince önemin verildiği...

Ekonomik, sosyal ve kültürel olarak küreselleşmenin oldukça hızlı bir şekilde gerçekleştiği günümüz dünyasında en az bir yabancı dili iyi bir şekilde kullanmanın önemi yadsınamaz. Gerek devletlerin gerekse sivil toplumun ve iş dünyasının faaliyetleri önemli ölçüde sınır-ötesi bir hâl almıştır. Diğer yandan, bilim dünyasında, uluslararası alanda saygın bir eser üretebilmek, diğer bilim insanları ile etkin bir iletişim kurabilmek ve birlikte çalışabilmek için en az bir yabancı dili iyi bir şekilde kullanmak bir zorunluluktur.

Tüm dünyada İngilizcenin ortak bir dil haline geldiği ve dünyanın hemen her yerinde en yaygın şekilde kullanılan yabancı dil olduğu doğrudur. Ancak, yabancı dil denildiğinde sadece İngilizcenin anlaşılması büyük bir eksiklik olacaktır. Arapça ve Farsça gibi medeniyetimizin önemli unsurları olan diller ile Rusça, Çince, İspanyolca gibi günümüz dünyasında etkinliği artan dillerin öğrenilmesi ve öğretilmesi de gerek geçmişi gerekse bugünümüzü anlama açısından önem arz etmektedir. Dahası, dünyada önemli bir aktör olan ve her geçen gün daha çok ülkeyle ilişkilerini artırmaya çalışan Türkiye’nin tek dilli bir yabancı dil öğretimi politikası izlemesi yerine, çok dilli bir politika benimsemesi beklenir.

Türkiye’de yabancı dille ilgili sorunlardan dolayı yabancı dil öğretimine ayrılan süre, son zamanlarda kamuoyunda sıklıkla tartışılmaktadır. Türkiye eğitim sisteminde yabancı dillere ayrılan zamana bakıldığında, nicel olarak yeterince önemin verildiği söylenebilir. Yabancı dil öğretimi haftalık iki saat ile ikinci sınıftan itibaren başlamakta, ortaokul düzeyine geçildiğinde yabancı dil ders saati haftalık dört saate çıkmaktadır. Dahası, öğrenciler dilediği takdirde seçmeli yabancı dil dersi alabilmektedir. Hatta okulun imkânı var ise beşinci sınıfta 18 saate kadar yabancı dil dersi öğrencilere sunulabilmektedir. Lise düzeyine geçildiğinde ise, az sayıda okulda hazırlık sınıfı kapsamında öğrencilere yabancı dil öğretilmektedir. Hatta bazı liselerde öğrencilere iki yabancı dili de iyi bir şekilde öğrenme imkânı sunulmaktadır.

Türkiye’de yabancı dil öğretimine ayrılan toplam süreyi OECD ve AB ülkelerinde yabancı dile ayrılan süre ile kıyasladığımızda, Türkiye’nin dezavantajlı olmadığı söylenebilir. Eğitim-Bir-Sen olarak, 2016 yılında yayımladığımız 5. Sınıfın Yabancı Dil Dersi Ağırlıklı Hale Getirilmesi: Zorluklar, Riskler ve Alternatifler başlık analizde de ifade edildiği üzere, Türkiye’nin ilkokul düzeyinde yabancı dile ayırdığı toplam süre AB ülkelerinin çok az altında, ortaokul düzeyinde ise AB ülkeleri ortalamaları ile benzerdir. Toplam ders saati içerisinde yabancı dil dersine ayrılan süreye bakıldığında ise ilkokul düzeyinde Türkiye ortalamasının OECD ülkeleri ortalamasına denk olduğu, ortaokul düzeyinde ise OECD ülke ortalamasından fazla olduğu görülmektedir. Özetle, Türkiye yabancı dil öğretimine, AB ve OECD ülkelerinin ortalamasına yakın bir zaman ayırmaktadır. Buna rağmen, yabancı dil öğrenme ve etkin kullanma konusunda eğitim sistemimizin performansının memnun edici olduğunu söylemek mümkün değildir. Diğer yandan, dil eğitiminde aksayan yönlerin ve gerekli iyileştirmelerin göz önüne alınması elzemdir. Aksi takdirde uygulamada sadece ders saati sayısını artırmakla sınırlı kalabilecek bir yenilik, beklenen olumlu sonuçları veremeyebilir.

Yapılan araştırmalara göre, Türkiye’deki gençlerin ve yetişkinlerin yabancı dil bilme düzeyleri diğer ülkelere göre oldukça düşüktür. Hatta 2015 yılında yapılan İngilizce Yeterlilik Endeksi’nde, Türkiye “çok düşük yeterlilik düzeyi” performans sergileyen ülkeler içinde yer almıştır. Söz konusu endekse göre, Türkiye bütün Avrupa ülkelerinden daha düşük bir performans sergilemiştir. Türkiye’de yabancı dili öğretme konusunda bir sorunun olduğu açıktır. Bu sorunu aşmak için, sadece yabancı dile ayrılan süreyi artırmak etkili bir çözüm olarak görünmemektedir. Türkiye’de yabancı dile ayrılan zaman OECD ve AB ülkeleri düzeyindedir. Yabancı dili daha iyi öğretmek için farklı unsurlar öne çıkmaktadır.

Yabancı dilin iyi şekilde öğretilebilmesi için fiziksel ve teknolojik ortamlar uygun hale getirilmelidir. Öğrencilerin dinleme ve konuşma gibi becerilerini geliştirebilecekleri uygun bir fiziksel ve teknolojik ortam sunulmalıdır. Buna ilaveten, sınıf büyüklükleri de öğrencilerin dinleme, konuşma ve çeşitli aktiviteleri yapabilecek büyüklükte olmalıdır.

Yabancı dil öğretim materyalleri çocuğun düzeyine uygun olmalı; çocuğun farklı becerilerini kullanmasını ve geliştirmesini sağlayacak şekilde tasarlanmalıdır.

Öğrencilerin yabancı dilin gelecek hayatlarındaki önemini kavraması sağlanmalı ve yabancı dil öğrenme konusunda motivasyonları artırılmalıdır. Bunların yanı sıra hem yabancı dilde üst düzey yetkinliğe hem de etkin öğretim yöntemlerine sahip öğretmenler yetiştirilmelidir.

Türkiye’de daha nitelikli bir yabancı dil öğretimi için alınması gereken önlemler içinde en önemli unsur yabancı dil öğretiminin niteliğiyle ilgilidir. Yabancı dil öğretmeninin dil hâkimiyetinin yüksek olması, farklı öğretim yöntemlerini kullanabilmesi ve çocukları motive edebilmesi yabancı dil öğretiminin başarıya ulaşması için oldukça önemlidir.

Türkiye’de yabancı dil öğretmenlerinin öğretmenlik yaptıkları alandaki dil becerilerinin sorunlu olduğu söylenebilir. Öğretmen adaylarının Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) Genel Kültür ve Genel Yetenek testleri ile Eğitim Bilimleri testine girmeleri gereklidir. Ayrıca, 2013 yılından itibaren öğretmen adaylarının Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi’ne (ÖABT) girmeleri zorunludur. Alan bilgisini ölçen bu sınavlar, öğretmen adaylarının alan bilgisi hakkında fikir edinmemize yardımcı olmaktadır. 2016 yılında yapılan ÖABT’de 50 soruda net ortalaması İngilizcede 27, Almancada ise 14’tür. Bu net sayıları yabancı dil öğretmen adaylarının dil yeterlilik düzeylerinin oldukça düşük olduğunu açık bir şekilde göstermektedir. Bundan dolayı, öncelikli olarak, hizmet öncesi eğitim olarak tanımladığımız üniversite öğrenimi sürecinde yabancı dil öğretmen adaylarının dil yeterliliklerinin üst düzeye ulaşmasının sağlanması gerekmektedir. Bu konuda üniversitelere önemli bir sorumluluk düşmektedir. Üniversiteler, öğretmen adayı mezunlarının, alanlarına gerçekten hâkim bir şekilde üniversiteyi bitirmeleri için kendilerini gözden geçirmelidir. Millî Eğitim Bakanlığı da, yabancı dil dâhil, herhangi bir branşta atama yaparken, alan bilgisi açısından asgari ölçütleri koymalı ve bu çerçevede alım yapmalıdır.

Hemen her ortamda vurguladığımız üzere, eğitim sistemini geliştirmenin ilk basamağı, öğretmenleri daha fazla özerk kılmak ve buna mukabil daha fazla destek sağlamaktır. UNESCO ve ILO’nun 1966 yılında ortaklaşa yayımladıkları Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi başlıklı belgede, öğretmenliğin profesyonel bir meslek olduğu, uzman bilgisine ve uzmanlaşmış becerilere sahip olması gerektiği vurgulanmaktadır. Buna ek olarak, okul ve eğitimle ilgili konularda alınacak kararlarda öğretmenlerle iş birliği yapılması ve mesleğinde profesyonel bir özgürlüğe sahip olması gerektiği belirtilmektedir. Öğretim programı ve eğitim otoritelerinin desteğiyle öğretmen, öğrencilerinin ihtiyaç duyduğu konuyu ona en uygun yöntemin hangisi olduğun, hangi öğretim materyali ve ders kitaplarının kullanılması gerektiği konusunda yetkin olması gerekmektedir. Bir başka ifadeyle, eğitimde başarı istiyorsak, öğretmenler adına veya onlar hakkında en ince ayrıntısına kadar karar vermek yerine, müfredattan ders saatlerine kadar öğretmenlere daha fazla söz hakkı vermeli, onların kararlarına saygı duymalı ve ihtiyaçlarını tespit edip destek sağlamalıyız.

Eğitimdeki hiçbir sürecin veya uygulamanın, sadece dersin kendisi veya okul/sınıf içi eğitim süreçlerine odaklanarak başarıyla gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Bu anlamda yabancı dil öğretimine ilişkin ders saatlerinin artırılmasıyla ilgili teklifin başarısında etkili olacak birçok etmen söz konusudur. Öğretmenlerin, ailelerin ve öğrencilerin bu yeniliği nasıl algıladıkları bu anlamda önemlidir. Yabancı dil dersi ile ilgili yapılacak muhtemel değişiklikler öğretmenler tarafından tartışılmaktadır. Ancak öğretmenlerin bu türden değişiklikleri gazete veya televizyon haberlerinden öğrenmeleri yerine, bu değişikliklerin hazırlık sürecinden itibaren tüm süreçlerinde önemli bir aktör olarak yer almaları önemlidir.

Öğretmenlerin, saha gerçeklerinden uzak ve kısa bir süre sonra vazgeçilecek bir değişiklik olarak gördükleri bir teklif yönünde emek harcaması ve adanmışlık göstermesi mümkün ve makul değildir. Bu anlamda bu ve benzeri değişikliklerin kısa, orta ve uzun vadede nasıl sonuçları olacağı çok iyi hesaplanmalıdır. Diğer yandan, Türkiye gibi büyük ve öğrenci ihtiyaçlarının farklılaştığı bir ülkede öğretmenlere uygulamaları gerçekleştirmede esneklik ve özerklik ihtiyacı had safhada olacaktır. Öğretmenlerin inisiyatif alması durumunda onlara engel çıkarmak, eğitim sisteminde yeniliği değil, statükoyu besleyecektir.

Sonuç olarak, yabancı dil öğretiminde hem dil yeterliliği hem de pedagojik bilgisi ve öğretim yöntemleri konusunda yetkin bir öğretmene ihtiyaç vardır. Ayrıca, nitelikli öğretmenlik meziyetlerinin yanında, özellikle karar alma süreçlerine katılan, sadece kendisine sunulan bir öğretim programıyla yetinmeyen, çerçeve öğretim programlarını esas alarak neyi nasıl öğreteceği konusunda özerk olan profesyonel bir meslek erbabı olmalıdır. Daha kaliteli bir eğitime erişmek istiyorsak, öğretmenlerin profesyonel gelişimlerini sağlayacak, öğretim pratiklerini zenginleştirecek ve geliştirecek profesyonel öğrenme ortamları hazırlamalıyız. Böylece, yetiştireceğimiz lider öğretmenlerle eğitim sistemimizde karşılaştığımız sorunların üstesinden gelebilir ve yabancı dil öğretme konusundaki eksikliklerimizi aşabiliriz.

Ali Yalçın

Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı

07 Haz 2017 - 23:30 - Memur Haber


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Memur Postası Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Memur Postası hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Memur Postası editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Memur Postası değil haberi geçen ajanstır.