Hükümet, Toplu Sözleşme Masasında 2023 Seçimlerini Hesaba Katmalı

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan 03.08.2021 tarihinde Bengütürk TV'de yayınlanan Söz Hakkı programının canlı yayın konuğu oldu.

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan 03.08.2021 tarihinde Bengütürk TV'de yayınlanan Söz Hakkı programının canlı yayın konuğu oldu. Toplu Sözleşme sürecinde eğitim çalışanlarına yönelik hazırlanan taleplerin konuşulduğu programda, Türkiye gündeminde olan önemli konulara da değinildi.

Ormanlarımızdan yüz binlerce ağaç, yüz binlerce canlı telef oldu. En büyük temennimiz ve duamız biran önce yangınların son bulmasıdır.

Ülkemizin farklı bölgelerinde ardı ardına yaşanan orman yangınlarına ilişkin açıklama yapan Genel Başkan, "Yangınlarda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, etkilenenlere geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Ülkemize milletimize geçmiş olsun. Yangın söndürmek için gece gündüz demeden canla başla mücadele eden tüm ekiplere kolaylıklar diliyor, yangın felaketinden bir an önce kurtulmayı diliyorum.” dedi. Geylan; "Son günlerde ülkemizin pek çok bölgesinden orman yangını haberleri geliyor. Bütün Güney ve Ege sahilimiz yangınlarla mücadele ediyor. Neredeyse afet derecesine ulaştı. Bilindiği gibi ülkemiz özellikle yaz döneminde orman yangınları ile sıklıkla karşılaşarak bu acıyı yaşıyordu. Ancak bu sene daha önceki yıllara oranla daha büyük felaket ile karşı karşıyayız. Ormanlarımızdan Yüz binlerce ağaç, yüz binlerce canlı telef oldu. En büyük temennimiz ve duamız biran önce yangınların son bulmasıdır. Yangınlarda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, etkilenenlere geçmiş olsun diliyorum. Yangın söndürmek için gece gündüz demeden canla başla mücadele eden tüm ekiplere kolaylıklar diliyor, minnetlerimizi sunuyorum. Devletimiz, milletimiz el ele vererek adeta bir seferberlik edası ile bu felaketin de üstesinden gelmek için büyük bir gayret ortaya koyuyor. Rabbim hepsine güç versin. Çok üzüntülüyüz, çok acılıyız ama şunu bir kez daha gururla ifade etmeliyim ki; milletimizin dar ve zor günlerde sağladığı birlik beraberlik refleksi bu felakette bir kez daha ortaya çıkmıştır. Kadınlarımız, gençlerimiz, tüm vatandaşlarımız, kamu görevlileri ile birlikte canhıraş bir mücadele veriyor. Hepsine minnettarız.” dedi.

Düne kadar hamile kadınlara, kundaktaki bebeklere acımadan katleden teröristler; tabi ki ağaca da, hayvana da acımaz.

Kamuoyunda oluşan yangınların sabotaj olma ihtimali hakkında da değerlendirmelerde bulunan Genel Başkan Geylan; “Kamuoyu ve basına yansıdığı gibi yangınların sabotaj ihtimali endişesi var. İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu ’da çok sayıda ihbar geldiğini söyledi. Ki, sosyal medyada bazı grupların yaşanan yangın olaylarını üstlendiğine ilişkin paylaşımlar yapılıyor. Kendilerine "Ateşin Çocukları" ismini veren ihanetin çocukları nasıl ki düne kadar hamile kadınlara, kundaktaki bebeklere acımadan katlettiler ise; tabi ki ağaca da, hayvana da acımaz. Kamuoyuna yansıyan haberler doğru ise faillerinin en kısa zamanda yakalanarak hak ettikleri cezaya çarptırılacağına inanıyorum. Ayrıca bu yangınlar göstermiştir ki; vatandaşlar olarak daha tedbirli olmalı, mesire yerleri ve ormanlık alanlarda çok büyük bir titizlikle davranılmalıdır.”

Öte yandan bir rahatsızlığımı da ifade etmek istiyorum: Bir haftadır orman yangınları ile boğuşuyoruz “bunu biz yaptık” diyen ihanetin çocukları var ama bu kişilere bir laf etmekten imtina eden, kaçınan sözde çevrecileri de milletimiz tarafından yakinen ve ibretle takip edildiğini biliyorum. Şunun özelliklede altını çiziyorum; dar günlerde birlik beraberlik ruhundan asla taviz verilmemesi gereklidir. Bu tür durumlar, siyasi polemiklerin mezesi yapılamayacak kadar ciddi süreçlerdir. Tabi ki yaşanan aksaklıklar eksiklikler var ise bunların tespit edilerek hızlı bir şekilde telafisi noktasında gayret ortaya konulması gereklidir. Ancak bir felaketle boğuşulurken buradan siyasi bir tartışma zemini oluşturulmasının da doğru bulmuyorum.

Ayrıca can Azerbaycan başta olmak üzere gelin denilmeden koşarak gelen, ülkemize destek olan dost ve kardeş ülkelere çok teşekkür ediyoruz." dedi.

6. Dönem Toplu Sözleşme sürecinin kamu görevlilerimize, emeklilerimize, milletimize ve devletimize hayırlı olmasını diliyorum.

6. Dönem Toplu Sözleşme masasında çözüm bekleyen sorunların sonuca ulaştırılmasının gerekliliğini kaydeden Genel Başkan Geylan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’e de 6. Dönem Toplu Sözleşme sürecinde ki yapıcı üslubundan dolayı teşekkür etti.

Geylan: "2021 yılı 6. Dönem Toplu Sözleşme sürecinin kamu görevlilerimize, emeklilerimize, milletimize ve devletimize hayırlı olmasını diliyorum. Bilindiği gibi bu sene diğer senelerden farklı olarak Türkiye Kamu-Sen ve Memur-Sen kamu çalışanlarının genelini ilgilendiren hususlar ile alakalı olarak taleplerini ortaklaştırarak işverenin karşına oturdu. Bu durum, zaten Türkiye Kamu-Sen’in yıllardır talep ettiği bir husustu. Kamu çalışanlarının çok iyi hatırlayacağı gibi 2002 yılından itibaren Türkiye Kamu-Sen Toplu Görüşmeler başlamadan önce bir heyet oluşturarak, diğer sendikaları üye sayılarına, yetkili olup olmadığına bakmaksızın ziyaret ederdi. O sendikaların da Toplu Görüşmeye yönelik görüşlerini alır, talepleri ortaklaştırıp işverenin karşısına öyle otururdu. 2009 yılına gelindiğinde de yani Türkiye Kamu-Sen'in yetkili sendika olma hüviyetini kaybettikten sonra da yetkili sendikaya uygulamaya devam etmesini talep ettik. Nitekim bu yıl Türkiye Kamu-Sen'in bu çağrısı karşılık buldu. Önceki haftalarda Memur-Sen Genel Başkanı tarafından 6. Dönem Toplu Sözleşme masasında talepleri ortaklaştırma çağrısı geldi. Tabi Türkiye Kamu-Sen olarak yıllardır bu iddianın savunucusu olarak talebe olumlu karşılık verdik. Türkiye Kamu-Sen ve Memur-Sen’in teknik heyetleri iki hafta süresince görüşerek 51 madde üzerinde talepler ortaklaştırıldı. Bunu da yasa gereği bir hafta öncesinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na takdim ettik. Şunu ifade etmek isteriz ki; Toplu Sözleşme masasında kamu çalışanlarının haklarının korunması ve geliştirilmesi anlamında hangi tavır, hangi duruş ortaya konması gerekiyor ise Türkiye Kamu-Sen bu duruştan asla imtina etmeyecektir. Kamu çalışanlarının sorunları, talepleri masada hakkıyla müzakere edilmesi noktasında duruşumuzu ortaya koyacağız Bu konuda bütün kamu çalışanları emin olsun.” dedi.

Hükümet, masada reflekslerini belirlerken, 2023 seçimine yönelik motivasyonu da hesaba katmalıdır.

Toplu Sözleşme görüşmeleri hakkında bilgi veren Geylan, Türkiye Kamu-Sen’in öncelikli talebi kamu çalışanlarının insanca yaşayabileceği bir ücrete kavuşturulması. Enflasyonun altında ezdirilmemesi gerektiğini söyledi. Geylan: “Türkiye Kamu-Sen olarak, 2022 yılı için Ocak ayı itibariyle yüzde 21 zam, 600 TL seyyanen zam ve yüzde 3 refah payı, 2023 yılı için ise yüzde 17 zam oranı ile yüzde 3’lük refah payı talep ettik. Mali taleplerimizin karşılanması son dönemlerin en önemli konuların başında gelmektedir. Çünkü çalışanların ve vatandaşların çarşıda, pazarda karşı karşıya kaldığı gerçek enflasyon karşısında kaderiyle baş başa bırakılması kabul edilemez. Ayrıca şuna da dikkat çekmek istiyorum; bu görüşmeler 2023 seçimleri öncesinde yapılacak olan son Toplu Sözleşmedir. Dolayısıyla Hükümetin masada reflekslerini de belirlerken 2023 seçimine yönelik motivasyonu hesaba katması gerekir.

Konfederasyon olarak talep ettiğimiz rakamlar çok gerçekçidir. Türkiye Kamu-Sen AR-GE Merkezimizin yapmış olduğu araştırmaya göre, Haziran 2021 itibariyle 4 kişilik bir ailenin asgari geçim haddi 8 bin 805 TL'dir. Tek kişinin yoksulluk sınırı ise 4 bin 206 TL'dir. Bu rakamları masa başında uydurmuyoruz. Devletin resmi kurumu TÜİK' in verileri üzerinden yapmış olduğumuz tespitlerdir. Bugün 3.918 TL düzeyinde olan 15’in 1’indeki en düşük dereceli memur maaşı 2022 yılında 5.632 TL; 2023 yılında 6.787 TL; 5.212 TL düzeyinde olan ortalama memur maaşı ise 2022’de 7.244 TL; 2023’te de 8.730 TL'ye çıkacaktır. Yani Türkiye Kamu-Sen’in bütün talepleri Hükümet tarafından kabul edilmiş olsa dahi 2 yıl sonra memurun maaşı yani 2021 Haziran ayının yoksulluk sınırını dahi yakalayamıyor.

Geçtiğimiz gün TÜİK' in açıkladığı enflasyon rakamlarına göre temmuz ayında tüketici enflasyonu aylık yüzde 1.80, yıllık yüzde 18.95 oldu. Yani enflasyon son zamanların en yüksek seviyesine ulaştı. Peki, memurlar bu yıl ne kadar zam aldı? 3+3! Enflasyon rakamları ile zam oranları arasında uçurum var. Zam oranları bu gerçekler üzerinden değerlendirilmelidir.” dedi.

5. Dönem Toplu Sözleşmede yaşanan kayıpların telafisini istiyoruz.

5. Dönem Toplu Sözleşmede yaşanan kayıpların telafisini isteyen Geylan; “Hepimizin bildiği gibi bundan önce gerçekleştirilen 5. Dönem Toplu Sözleşme süreci, kamu görevlilerinin ve emeklilerimizin mali ve özlük haklarına yeterli katkıyı sağlayamamış adeta bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Yaşanan kayıpların telafisini istiyoruz.” dedi.

Sadece kamu çalışanları pandeminin getirdiği ek mali külfetlere karşı bir destek alamadı.

Kamu çalışanlarının pandemi dönemi ekonomik kayıplarının telafi edilmesini isteyen Genel Başkan; “Geride bırakılan süreçte devletimiz birçok kesime pandeminin getirdiği ek mali külfetlere karşın ekonomik tedbirleri hayata geçirdi. Ancak sadece kamu çalışanları pandeminin getirdiği ek mali külfetlere karşı bir destek alamadı. Bu noktada Türkiye Kamu-Sen olarak kamu çalışanları adına pandemi döneminin getirdiği ekonomik kayıplarının telafi edilmesini isteyeceğiz.” dedi.

Ek gösterge sözü yerine getirilmelidir.

Ek gösterge meselesinin yılan hikâyesine döndüğünü belirten Geylan, Türkiye Kamu-Sen olarak ek gösterge ile ilgili hazırladıkları yasa teklifini hatırlattı. 6. dönem Toplu Sözleşmede Hükümetten en büyük beklentimiz 3 yılı aşkındır yılan hikayesine dönen ek göstergenin bir an önce hayata geçmesidir. Buna göre sadece 4 meslek grubu için değil, tüm kamu çalışanlarının ek göstergelerinin düzenlenmesini ve ek göstergeden yararlanamayan yardımcı hizmetler sınıfının ek göstergeden yararlanmasını, kamuda hiyerarşik silsilesinin bozulmamasını içeren Türkiye Kamu-Sen’in teklifine iktidarı ve muhalefetiyle tüm siyasi partilerin sahip çıkmasını istedi.

Gelir vergisinin yüzde 15’e sabitlenmesini ve matrahın yükseltilmesini istiyoruz.

Kamu çalışanlarının büyük bölümünün nisan ve mayıs ayı itibaren üst vergi dilimine geçmeye başladığını bildiren Geylan, “Vergide esas olan çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi almaktır. Daha kamu çalışanları maaşları cebine koymadan devlete vergisini ödüyor. Kamu çalışanlarının maaşı gelir vergisi nedeniyle yılsonuna doğru büyük düşüş gösteriyor. Bu noktada gelir vergisinin yüzde 15’e sabitlenmesini ya da matrahın yükseltilmesini istiyoruz. Ki buçuk buçuk aldığımız maaş zamları da kuş olup uçmasın.” dedi.

Hükümet tıpkı 2011 ve 2013 yılında olduğu gibi bir adım atmalı ve tüm sözleşmelileri kadroya almalıdır.

Ayrıca aynı işi yapan kamu çalışanlarının farklı statülerde istihdam edilmesine son verilerek, tüm sözleşmelilerin kadroya geçirilmesi gerektiğini söyleyen Geylan; “657 sayılı devlet memurları kanunun 4/A maddesine göre kadrolu istihdam edilmelidir. Mesela sözleşmeli öğretmenlerin aile hayatı ne yazık ki kalmamıştır. Eşleri ve çocukları bir yerde, kendileri başka yerde ikamet etmektedir. Bu konuda hükümet tıpkı 2011 ve 2013 yılında olduğu gibi bir adım atmalı ve tüm sözleşmelileri kadroya almalıdır.” dedi.

Yardımcı hizmetler sınıfında çalışanların bir defaya mahsus olmak üzere sınavsız şekilde kadro intibaklarının yapılmasını bekliyoruz.

Yardımcı hizmetler sınıfının öğrenim durumlarına göre bir defaya mahsus olmak üzere sınavsız genel idari hizmetler sınıfına geçirilmesi gerektiğini bildiren Geylan; “ 110 bin civarında kamuda yardımcı hizmetler sınıfında çalışan var. Kadrolu yardımcı hizmetler sınıfında çalışıyorlar ancak memur işini yapıyorlar. Bu arkadaşlarımızın hem eğitim durumuna hem de yaptığı işe mütenasip şekilde kadro intibaklarının yapılmasını talep ediyoruz. Yardımcı hizmetler sınıfında çalışanların bir defaya mahsus olmak üzere sınavsız şekilde kadro intibaklarının yapılmasını bekliyoruz.” dedi.

Ek ödemeler emekliliğe yansıtılmalıdır.

Bütün ek ödemelerin emekliliğe yansıtılmasını da talep eden Geylan, hem ek gösterge oranlarının artırılması hem de ek ödemelerin emekli kesintisine dahil edilmesinin emekli ikramiyesinde ve emekli maaşında ciddi oranda artış sağlayacağını söyledi. Bunun da emekliliği dolaylı olarak teşvik edeceğine dikkat çeken Geylan, “Sadece Milli Eğitim Bakanlığı’nda ekonomik nedenlerle hak ettiği halde emekli olmayan 110 bin kişi var. Bu arkadaşlarımız emekli olduğunda yüz binlerce meslektaşımıza istihdam kapısı açılacak.” dedi.

Toplu Sözleşmede artık bayram ikramiyesinin görevi başındaki kamu çalışanlarına "müjde olarak" sunulmasını istiyoruz.

Kamuda bayram ikramiyesi alamayan tek kesimin memurlar olduğunu kaydeden Geylan Bu ayrımcılığında ortadan kaldırılmasını, toplu sözleşmede artık bayram ikramiyesinin kamu çalışanlarına "müjde olarak" sunulmasını istedi.

Öğretmenlere teşvik uygulaması getirilmelidir.

Öğretmenlere teşvik uygulaması getirilmesi gerektiğini de söyleyen Geylan, elverişsiz koşulların hâkim olduğu bölgelerdeki öğretmen açığını gidermenin yolunun öğretmeni teşvik etmek olduğunu bildirdi. Geylan, “Teşvik uygulaması ile öğretmenlerin gönüllü çalışması sağlanarak hem de mahrumiyet bölgelerindeki öğretmen açığını giderebilir. Yani elverişsiz koşullarda çalışan öğretmenlerimiz ; "Evet, ben diğer öğretmenlere göre daha zor şartlarda çalışıyorum ama devletimizde bunu görmezden gelmiyor." diyebilmelidir. Ki bu yapılırsa bilinmeli ki; sözleşmeli, çakılı istihdam modellerine dahi gerek kalmayacaktır.” dedi

Mülakat garabeti kamunun tüm alanlarından kökten çıkarılmalıdır.

Geylan: “Mülakat garabeti kamunun tüm alanlarından kökten çıkarılması gereken bir diğer talebimizdir. Yaşadığımız tecrübeler göstermiştir ki mülakatın olduğu yerde adalet, liyakat, ehliyet olmuyor. Mülakat maalesef yandaş kayırmanın, yandaş kadrolaşmanın, çekirdek çitler gibi kul hakkı yemenin çok rahat aracı haline getirilmiştir. Dolayısıyla hem ilk atamalarda hem görevde yükselmelerde hem de yönetici atamalarında mülakat uygulamasını kökten kaldırın. Hak eden hak ettiğini alsın. Kişisel inisiyatif ortadan kalksın.”

20 bin öğretmen atama sayısı asla kabul edilemez.

Öğretmen atama konusunda da önemli açıklamalar yapan Genel Başkan Talip Geylan, Sendikamızın yaptığı araştırmaya göre Türkiye'de ücretli öğretmen sayısının 69 bin, 109 bine yakın norm kadro açığı ve ciddi sayıda öğretmen açığı bulunduğunu söyledi. Geylan; "20 bin öğretmen atama sayısı asla kabul edilemez. Hükümetin hızlı bir şekilde öğretmen atama sayısını artırmasını ve ek atama imkanı vermesini talep ediyoruz. Kaldı ki; önümüzdeki dönem bütün kademeleri ile yüz yüze eğitime geçildiğinde öğretmen açığı daha çok gün yüzüne çıkacaktır. ” değerlendirmesinde bulundu.

Öğretmenlik Meslek Kanunun mutlaka çıkarılmalıdır.

Geylan: “Bir diğer önemli talebimiz ise iki yıldır havada bırakılan Öğretmenlik Meslek Kanunudur. Öğretmenlerin itibarını artıracak, statüsünü sağlam bir zemine kavuşturacak bir meslek kanunu mutlaka çıkarılmalıdır.” dedi.

Genç akademisyenlerimizi endişeye sevk edilmesini asla doğru bulmuyoruz. Gelin, onların iş güvencelerini sağlayalım.

Doktor öğretim görevlisi, doçent ve profesör unvanlarında akademik kadro kısıtlamasına da dikkat çeken Geylan, “Doçentliği ya da profesörlüğü hak etmiş akademisyenlerimiz kadro bekliyor. Kadrolar ne yazık ki çok sınırlı. Bu sorun, üniversitelerde yandaşlık anlayışını da ön plana çıkarıyor. Akademik yeterliliği sağlamış her bilim insanımızın mutlaka kadro tahsis edilmelidir. Artık akademik kadroların yönetimin ya da rektöre yakın olmanın bir aracı olmamalıdır. Bakınız 50/d statüsünde çalışan genç akademisyenlerimiz akademik hayatlarının daha başında yarın kaygısından dolayı bilim üretememekle karşı karşıyadır. Türk Eğitim-Sen olarak, meslek hayatlarının henüz başında genç akademisyenlerimizi endişeye sevk edilmesini asla doğru bulmuyoruz. Gelin, onların iş güvencelerini sağlayalım.

Üniversitelerimiz, demokrasi kültürünün doya doya yaşandığı yerler olmalıdır. Çünkü üniversitelerimiz her anlamda olduğu gibi demokrasi anlamında da toplumumuza lokomotif görevi ifa eden kurumlar olmalıdır. Sayın Cumhurbaşkanı’na çağrıda bulunuyorum; üniversite çalışanlarına hür iradeleri ile kendini yönetecek kadroları seçme hakkı tanınsın. Çünkü bu olmadığında üniversite çalışanlarının takdirinin dışında farklı lobilerin lojistiğiyle rektörlük sürecini yürütmüş olan bir kısım rektörler maalesef göreve geldikten sonra o lobilerin yönlendirmesi altında kalıyor ve üniversite çalışanları arasında bir takım huzursuzluklara neden oluyor. Bu durum 21.yy Türkiye’sine yakışmıyor. Ülkemizi, Büyük Atatürk’ün; “muasır medeniyetler seviyesi” ligine çıkaracak kurumların başında üniversiteler geliyor. Dolayısıyla üniversitelerimizin demokratik kültürün örnek alınması gereken yerler olması gerekiyor.” dedi.

Üniversite idari personelimize tayin hakkı verilmelidir.

Üniversitelerde görev yapan idari personelin kurumlar arası nakil geçişlerinde zorluklar yaşandığını ifade eden Geylan şunları kaydetti: “İdari personelimiz çok ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. İdari personelin tayin hakkı bulunmuyor. Diyelim ki Gazi Üniversitesi’nde görev yapıyorsunuz, eşiniz başka bir ilde görev yapıyor. Ama eşler bir araya gelemiyor. Çünkü üniversite idari personelinin eş durumundan dolayı tayin hakkı dahi bulunmuyor. Öncelikle bilinmelidir ki, aile birliği mazereti anayasal bir haktır. Biran önce üniversite birliğini sağlayan nakil yönetmeliği çıkarılmalıdır. Üniversite idari personelimize mazeret tayin hakkı verilmelidir. Ayrıca görevde yükselme sınavlarında adil bir şekilde yapılmalı ve mülakat garabetinden biran önce kurtarılmalıdır. Biz bu taleplerimizi Toplu Sözleşmenin bitimine kadar yakinen takipçisi olacağız.” dedi.

2. Maarif Kongresi’ni düzenleme şerefi de en çok tarihimize ve ecdadımıza sadakati hücrelerinin her zerresinde taşıyan Türkiye sevdalısı Türk Eğitim Sen’lilere yakışırdı.

Türk Eğitim-Sen’in 13-15 Temmuz 2021 tarihleri arasında düzenlediği 2.Maarif Kongresi hakkında da değerlendirmelerde bulunan Genel Başkan Geylan; “2. Maarif Kongresi’ni düzenleme şerefi de en çok tarihimize ve ecdadımıza sadakati hücrelerinin her zerresinde taşıyan Türkiye sevdalısı Türk Eğitim Sen’lilere yakışırdı. Şükürler olsun.” dedi.

Geylan: “Bilindiği gibi, 15 Temmuz 1921’de Türkiye’nin dört bir tarafından gelen katılımcılar ile Kurtuluş Savaşı’nın ne yoğun devam ettiği süreçte Ankara’da Maarif Kongresi’ni topladı. Hatta koşullar o kadar çetindir ki; kongre 15 gün planlanmıştı. Ancak savaş koşullarının ağırlaşmasından dolayı kongre bir haftada tamamlanmak durumunda kaldı. Ancak o çetin koşullara rağmen ordu cephede varlık yokluk mücadelesi verirken ordunun Başkomutanı Atatürk hem Maarif Kongresinin açılış konuşmasını yaptı hem de bir hafta boyunca bütün oturumlarda notlar tutarak süreci yakinen takip etti.

1923’ten 1926’ya kadar Heyet-i İlmiye toplantıları adı altında, 1939’dan 2014’e kadar da Milli Eğitim Şuraları olarak benzeri toplantılarla Türk Milli Eğitimine dair süreçler işletilmiştir. Ancak Maarif Kongresi adı altında ikinci bir toplantı yapılmadı. 2. Maarif Kongresini geçtiğimiz ay içerisinde Türk Eğitim-Sen topladı. Kongrenin açılış oturumu da 14 Temmuz’da 2. TBMM Genel Kurul Salonunda gerçekleştirildi. Bu vesile ile bir kez daha salonu kongremize tahsis eden Kültür Bakanlığı’na ve açılış oturumuna katılan Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk’a, başta Genel Merkez Yönetim Kurulumuz olmak üzere, teşkilatlarımıza şubelere, AR-GE birimimize kongreye katılım sağlayan tüm bilim insanlarımıza çok teşekkür ediyorum.

Ocak ayından itibaren Türk Eğitim-Sen olarak 10 ana başlıkta çalıştay düzenledik. . 2023’e Doğru Dijital Eğitim, Öğretmen Yetiştirme, Mesleki ve Teknik Eğitim, Özel Eğitim, PDR, Temel Eğitim, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemleri, Din Eğitimi, Değerler Eğitimi, Müfredat (Eğitim Öğretim Programları) başlıkları altında düzenlediğimiz 10 adet çalıştayımızın raporlarını yayınlayarak Türk eğitiminin hizmetine sunduk. Maarif süreci boyunca da 12 tematik panel düzenledik. 54 başlık altında eş zamanlı olarak otumlar yapıldı. Çıkan raporları da Türk milli eğitim sistemine sunacağız.” şeklinde konuştu.

...:: Genel Başkanın Açıklamaları İçin Tıklayınız ::...

04 Ağu 2021 - 17:26 - Memur Haber


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Memur Postası Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Memur Postası hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Memur Postası editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Memur Postası değil haberi geçen ajanstır.