Zihin kodlarımızla oynandığı bu garip devrin yıkıcı rüzgârı hepimizi bir o yana bir bu yana savurup duruyor. Bu başkalaştırıcı ve kendinden uzaklaştırıcı sömürünün hışmından her kesim belli oranda nasbini alıyor maalesef. Çağımız birçok değerimizi örselediği gibi vefâ duygusunu da yıprattı, öyle değil mi?.
Kimi en yakınlarını bile rahatlıkla gözden çıkarırken, kimisi maddi ve manevî anlamda minnet borçlu olduğu nice dostuna sırt çeviriyor. Menfaat ve dünyevî beklentiler ilişkilerin en belirleyici rolü haline geldi. Beşerî münasebetler sığ ve bir o kadar göstermelik. Bu yüzden olsa gerek, bir türlü sevgi ve muhabbet iklimine kavuşamıyoruz. Çıkarsız, beklentisiz ve kaygısız bir şekilde tanışma ve kaynaşma ortamı oluşturamıyoruz.
***
Vefâlı olmak, muhatabın halinden ziyade kişinin kendi şahsıyla, inancıyla ve ahlakıyla şekillenen bir özelliktir. Bir adam vefâ bilincine sahip değilse muhatabı ona dünyaları verse de yine ona karşı nankörlük eder. Buna mukabil, bir kimse vefâlı bir insan ise muhatabın durumuna bakmadan o kimse kendine yakışanı yapar. Nankörlük etmez, emanete riayet eder, hatıralara saygı duyar, yaşanmışlıkları hayırla anar ve iyiliği unutmaz. Muhabbet ehli, onun için yaptığı iyiliği muhatabının bilmesini istemez. Görünmeden sever, gösterişten hayâ eder. Dar zamanında yanında olur ve ona yardım elini uzatır. Bunu yaparken görünmek istemez.
***
Vefâ, seven bir kalbin karşılık beklemeden ve minnetsiz fedakârlığıdır.
Yaşlı bir adam, sabah erkenden evinden çıkmış yoldan geçerken bir bisikletli ona çarpar ve yaralanmasına sebep olur. Etrafta bu kazaya şahit olanlar hemen adamcağıza yardımcı olurlar ve onu hastaneye kaldırırlar.
Sağlık ekibi adama hemen müdahale eder ve müşahedeye alırlar. Bir tehlike olmasın diye de bir müddet beklemesinin doğru olacağını söylerler. Ancak yaşlı adam alelacele gitmek ister. Görevliler engellemeye çalışsa da başarılı olamazlar. Adamcağız ısrarla bir an önce hastaneden ayrılmak ister. Tabi görevliler yaşlı adamın neden acele ettiğini merak ederek sebebini sorarlar.
Adamcağız da, "-Karıma evde bakma imkânım olmadığı için o Huzurevinde kalıyor. Ben her sabah onunla kahvaltı etmek için Huzurevine giderim. Bundan dolayı randevumuza geç kalmak istemiyorum." der.
Görevliler karısına haber verirlerse eşinin merak etmeyeceğini söyleyince adamcağız: “-Eşim maalesef Alzheimer hastası. Sizi anlamaz, hatta benim bile kim olduğumu bilmiyor ki!.” diye itiraz eder. Oradakiler şaşkın bir şekilde: “- Madem eşiniz sizin kim olduğunuzu bilmiyor, o halde neden her gün onunla kahvaltı yapmak için bu kadar çaba sarf ediyorsunuz?" deyince adamın verdiği cevap karşısında mahcup olurlar. Yaşlı adam: "-Ama ben onun kim olduğunu biliyorum!." der buruk bir sesle.
***
Günümüzde muhabbetin, sevginin hele hele de aşkın edebiyatını yapanların bu yaşlı adamcağızdan alacakları çok dersler yok mu sizce de?.
Günün Sözü: “Çıkarsız bir sevginin meyvesi vefâdır!”
Yorum yazarak Memur Postası Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Memur Postası hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Memur Postası editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Memur Postası değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Memur Postası Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Memur Postası hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Memur Postası editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Memur Postası değil haberi geçen ajanstır.