
Vural Çakır
Veli ve Değer II - Veli iyi insan yetiştirmek için ne yapmalı?
Veli ve Değer II - Veli iyi insan yetiştirmek için ne yapmalı?
Bilinçli olarak iyi insan yetiştirmeyi hedefleyen anne babanın görevi ilk yaşlarından itibaren çocuğu sıradanlaştırmadan, kendine ait özellikleriyle birey olarak kabul edip ona göre davranmasıyla başlar. Unutulmamalıdır ki her kilidin anahtarı ayrı, her çocuğun karakteri farklıdır. İnsan yetiştirmek, ilk ebeveynden itibaren sürekli gelişen, yeni bilimsel katkılarla desteklenen, toplumların kültürlerine göre kısmen değişiklik arz eden, geleneksel tecrübede doğru bilinen bazı yanlışları da barındıran, her anne babanın mutlaka öğrenmesi gereken zor, sabır isteyen, donanımlı ve özverili olmayı gerektiren bir iştir. Hedef, iyi çalışan, seri üreten bir makine değil, en uygun malzemeyle nakışı sabırla dokuyarak bir tablo elde eden sanatkar gibi, potansiyelinde zekası, aklı, duyguları, hisleri, ümitleri, korkuları, inançları, fiziksel gücü olan çocuğu her gelişim evresinde uygun yöntemlerle ve yaratılış özelliklerini dikkate alarak eğitip onu, geleceğimizi emanet edeceğimiz değerli bir insan olarak yetişmektir.
O halde “İyi insan” ya da “Değerleriyle yetişmiş insan” da ne gibi nitelikler olmalıdır? Biz çevremizdeki insanlarda, komşularımızda, iş arkadaşlarımızda, yöneticilerimizde, yönettiklerimizde hatta hiç tanımadığımız insanlarda öncelikli olarak hangi niteliklerin olmasını isteriz?
Pısırık, “Vur eline, al ekmeğini” denilen, kendini ifade edemeyen ya da ifade ederken “acaba yanlış mı anlaşılırım” diye sürekli endişelenen, birilerine bağımlı olmadan hayatta kalamayacağını düşünen; ya da, çevresindeki insanlar tarafından yeteri kadar sevilmediği için hırçınlaşan ve insanlara güven duymayan, herkesi kendisine rakip kabul eden, çoğunlukla sorunları şiddete başvurarak çözmeyi tercih eden, hatta başvurduğu şiddet ve kabalığı kendisine toplumsal bir statü gören, varlıkları, olayları, olguları sadece maddi değeri üzerinden hesaplayan, ne pahasına olursa olsun makyevelist bir anlayışla kazanmayı önceleyen, bunun için hiçbir toplumsal kural tanımayan vb insanları mı; yoksa insana, öncelikle insan olarak yaratıldığı için saygı duyan, farklı fiziksel niteliklere, düşüncelere hoşgörülü davranan, özgüveni olan, sevmek, sevilmek, saygı duymak, merhamet gibi duygusal özellikleri kararınca kullanan, yaşadığı toplumun kültürel dokusuna saygılı, toplumsal birliği ayakta tutan temel değerlere sahip çıkan, sorumluluk sahibi, vb. insanlar mıdır aradığımız?
Bu soruya toplumun büyük çoğunluğu ikinci kısımda sayılan niteliklere sahip olan insanlar olarak cevap verecektir kuşkusuz. Tercih ettiğimiz insanların nitelikleri göz önünde bulundurulduğunda mali durumları, soyları, milliyetleri, dinleri, dindarlıkları, bürokratik konumları ya da akademik kariyerleri değil, insani değerleri ve erdemlerinin bizim için daha önemli olduğu anlaşılmaktadır. Çevremizdeki insanlarda bu nitelikleri tercih ederken, kendi çocuklarımız için akademik başarıyı öncellememiz çelişki oluşturmaktadır. Öyleyse çocuklarımız akademik başarıyı da ihmal etmeden iyi insan niteliklerine sahip olarak nasıl yetiştirilebilir?
Konumuzun merkezinde olan veli, okul dönemi dışında ve okul zamanında çocuklara nasıl davranmaktadır ya da davranmalıdır? Velinin tutum ve davranışlarının çocuğun yetişmesinde ve ilerdeki hayatının şekillenmesinde ne gibi olumlu, olumsuz katkıları olmaktadır? Bu durum değerlendirilirken bilinmelidir ki veli de herkesten ve her şeyden bağımsız hareket edememektedir. Çevrenin, okulun, toplumun beklentileri, gelecek kaygısı, olumlu ve olumsuz örnekler, kendi hayalleri velilerde kafa karışıklıklarına neden olmakta ve bazen çocuklarına istedikleri gibi davran(a)mayıp gelecek kaygısıyla sadece akademik başarıyı önceleyen yaklaşımlarda bulunabilmektedirler. Velinin sahip olduğu ekonomik imkân, sosyal statü, eğitim durumu, çocuğa ayırabildiği zaman vb. durumlar da veli davranışlarının oluşmasında önemli bir yer tutmakta, her iş hayal edildiği, planlandığı, kitaplarda idealize edildiği, reklam filmlerine konu edildiği gibi yolunda yürümemektedir.
Okul öncesi çocuk eğitiminde özellikle annenin ve aile büyüklerinin çocukla geçirdiği süre önem kazanır. Günümüzde birtakım nedenlerle geniş aileden çekirdek aileye geçilmesi nedeniyle aile büyüklerinin çocuğun gelişimine yaptıkları katkı önemli ölçüde azalmıştır. Bu durum geniş ailenin çocuk üstündeki sevgi, merhamet, güvenlik ve her alanda destek olma imkânını da zayıflatmıştır. Geniş aile, değerlerin ve kültürün aktarıldığı, akraba ilişkilerinin pekiştiği bir ortam sağlar çocuğa. Çocuklukta anne babanın kardeşleriyle onların yeğeni olarak ve kuzenlerle geçirilen zamanın olumlu hatıraları herkesin özlemle hatırlayacağı geçmişini oluşturur. Özellikle ilk yaşlarında daha fazla ve çeşitli uyaranla karşılaşması beyin gelişimi açısından da son derece değerlidir. Çocuğun geniş ailede iletişimde olacağı kişi sayısıyla, çekirdek ailede etkileşeceği kişi sayısından doğal olarak daha fazla olacaktır. Burada iletişimin kalitesinin sayısıyla her zaman doğru orantılı olmadığı bilinmektedir. Yine de ailelerinden yardım alamadan çocuk yetiştirmek durumunda olan çalışan anne babalar açısından bu dönem daha sıkıntılı geçebilmektedir. Çalışan anne babalar da çocukları da bu süreçten olumsuz etkilemektedir. Çünkü okul öncesinde çocuğun nasıl bir ortamda yetiştiği, nasıl ve kimlerle zaman geçirdiği ruhsal ve fiziksel gelişimi açısından önemlidir ve buradan aldığı davranışsal mirası geleceğine taşıyacaktır. Aynı fiziksel yeterlilik olsa da anne ya da aile büyükleri tarafından yetiştirilen çocukla, bunu belirli bir ücret karşılığı yapan insanın bakımıyla yetişen çocuğun büyüdüğünde farklı davranışlar gösterdiği araştırmalara yansımıştır. Gelişim çağında yeterince beslenemeyen çocuğa oranla, duygusal açıdan açlık çeken çocuğun yetişkinlikte daha büyük davranışsal sorunlar yaşadığı bilinmektedir.
Bakıcı, çocuğun sadece doymasına ve ağlamamasına odaklanırken, saatlerce televizyon ya da bilgisayarla kontrolsüz bir şekilde vakit geçirmesine göz yumabilmektedir. Anne ise sadece doymasına değil, sağlıklı beslenmesine, sadece uyumasına değil dinlenmesine, sadece ağladığında susmasına değil, sıkıntısının da ne olduğuna odaklanmaktadır. Anne, gün sonunda çocuğu aldıktan sonra onun fazla uyuması, rahatsız olması ile ilgili endişelenecek, çocuğu ile beraber olmadığı zamanlarda ona ne yedirildiği, içirildiği, nasıl davranıldığı ile ilgili olumsuz ihtimallerle zihnini meşgul edecektir. Bu da ayrı bir yük olarak yansıyacaktır aileye. Bu işi son derece iyi yapan insanlara haksızlık etmek istememekle beraber, anne bir gelecek inşa etme hayaline hizmet ederken, bakıcı için bu sadece bir iştir. Çünkü ilerde çocuğun başarısı, başarısızlığı, sorunları, mutlulukları özetle yaşayacağı hayat doğrudan ve öncelikli olarak aileyi ilgilendirecektir.
(Yazı dizisi olarak devam edecektir.)
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.