Yarıyıl Tatil(i) Mi?

Eğitimde başarılı ülkelerden biri olan Finlandiya’da çocuklar 7 yaşına kadar okula başlamadığı gibi 13 yaşına kadar da ev ödevi verilmiyor. İngiltere’de 7 yaşına kadar çocuklara önerilen ev ödevi süresi haftada 1 saati aşmamaktadır. Güney Kore’de ise 15 yaşındaki bir öğrenciye hafta da 3 saat ev ödevi verilmektedir. PİSA sonuçlarına göre başarılı olan bu ülkeler ev ödevinden ziyade eğitim ve okuldaki kaliteye önem vermektedir. Verilen ev ödevleri ise rastgele değil belirli bir amaç doğrultusunda verilmektedir.

Ülkemizde ise ivme tersi yöndedir. Çocuklar okulda yoğun bir eğitim-öğretim faaliyeti içerisinde iken; okul sonrasında ise 2-3 saate varan ev ödevleri ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu da bir süre sonra öğrenciyi okula karşı soğutmaktadır.

Yapılan araştırmalarda uzmanlar özellikle ilkokul üçüncü sınıfa kadar ödev vermenin pek doğru olmadığını, eğer verilecek ise çocukların yaşlarına uygun şekilde en alt seviyede ödevin verilmesi gerektiğini söylemektedirler. Daha sonraki yaşlarda ise yaşa uygun olarak ev ödevinin artırılmasının doğru olacağı yine uzmanlar tarafından söylenmektedir. Bu türde bir yaklaşımın öğrenci için başarı sağlayacağı tartışılmaz bir gerçektir. Bu yargımızı doğrular nitelikte bir örnek ile devam edelim. PISA raporlarına göre Türkiye’de ödeve verilen zaman ile öğrenme arasında negatif bir sonuç vardır. Negatif sonuç anlamında ülkemizin 2.sırada olduğu aynı raporda yer almaktadır. Demek oluyor ki çok ödev vermek başarıyı değil başarısızlığı getirmektedir. Çok ödev vermek yerine ödevin amacını bilmek, niteliği ve niceliğine göre ödev vermek daha doğru olacaktır.

İngiltere’de bir okul müdürünün öğretmenlere telkini dikkat çekicidir :‘’Bütün öğretmenlerime şunu söylüyorum: sadece bir anlamı ve önemi varsa ödev verin, ödev vermiş olmak için değil.’’ Bu sözü tüm okulların öğretmenler odasına asmamız gerekir. Çünkü ev ödevi vermeyen öğretmen iyi öğretmen olmadığı algısı yetmiyormuş gibi en çok ödev veren öğretmen en iyi öğretmendir algısı hem okul idaresince hem de veliler tarafından savunulan bir tez olmaktadır. Bu nedenle ev ödevi ülkemizin eğitim kültüründe vazgeçilmez bir alışkanlık halini almıştır.

Ev ödevi verme ülkemizde öyle bir hal aldı ki; anasınıfına başlayan çocuklarımıza dahi ev ödevi verir olduk. Okula yeni başlayan birinci sınıf öğrencisini eve her gönderdiğimizde taşıdığı kitaplar yetmiyormuş gibi çantasını ev ödevi ile daha ağır bir yük haline getirdik. Bu uygulama ile birlikte öğretmenler sadece çocukları değil kendileri ile birlikte velilerini de cezalandırdığını hiçbir zaman fark edemedi.

Son ders saatinin nerede ise yarısını ev ödevine ayıran öğretmenin belki de en çok yorulduğu zaman dilimi son ders saati ile birlikte; ödev kontrolünün yapıldığı ilk ders saati oldu. Verilen ev ödevleri ile eve gider gitmez anne babasının dayatmaları ile masaya oturan çocuk, aslında bir yerden sonra ev ödevlerini anne ve babasına yaptırır oldu. Hatta ev ödevi meselesi bazı ailelerde öyle bir hal aldı ki nerede ise işkenceye dönüştü. Bu işkenceden bıkan çoğu aile ya çocukların yerine ev ödevini yaptı ya da artık çocuğun ev ödevini yapıp yapmadığını kontrol etmekten vazgeçti. Ev ödevini kendi yapan çocuk sorumluluk sahibi diye nitelendirilir iken ev ödevini velisine yaptıran çocuk sürekli öğretmeni tarafından uyarıldı. Bununla birlikte ev ödevini yapmak istemeyen ya da yapamayan öğrenci ise hep başarısız diye itham edildi. Bu uyarı ve itham çocuğun cezalandırılması demekti.

Ev ödevi günümüzde o kadar büyük bir rol üstlendi ki ticarette bile kendine yer buldu. Kırtasiyelere ya da kitapevlerine gittiğimizde yarıyıl tatil kitabı ya da yılsonu tatil kitabı adı altında birçok yayınevinin kitap çıkardığını görürüz. Bu yayınevleri ev ödevinin bizim toplumda ne kadar önemli olduğunu bildikleri için öğretmenlerimizin sınıflarına kadar giderek bu pazarda birçok aile ve eğitimciyi müşteri yaptı. Bu doğrultuda yine yayınevleri yardımcı kaynak adı altında kasalarını doldururdu. Bu yayınevleri toplumda öyle bir algı ortaya oluşturdu ki tatil demenin ders çalışmak ya da ödev yapmak demek olduğunu düşünür olduk. Bu nedenle çocuklar ev ödevi yapma bahanesiyle hakları olan oyundan alıkonuldu. Oyun oynamaktan uzaklaştırdığımız çocuklarımızın yerine asosyal nesilleri bırakmış olduk.

Okulların yarıyıl tatiline girmesine az bir zaman kala birçok okulun yarıyıl tatili için ödev hazırlığında olduğu bir gerçektir. Şehir merkezlerinde ödev adı altında yarıyıl tatil kitabı için yayınevleri araştırılır iken kırsal kesimlerde ise ödevler hazırlanıp fotokopi çekmek için hazırlıklar yapılmaktadır. Eğitim camiası olarak yarıyıl tatiline girer iken nasıl ki bu tatili dinlenme amaçlı kullanmayı planlıyor isek; aynı şekilde çocuklarımızın dinlenmesi için bu yarıyıl tatilini bir fırsata çevirmeliyiz. Zaten olması gereken de bu değil midir?

Dönemin Milli eğitim bakanı Nabi AVCI çocukların sessiz feryadını anlamış olacak ki okullara gönderdiği 18 Ocak 2016 tarihli yazıda yarıyıl tatilinde öğrencilere ödev verilmemesini istemiştir. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı imzasıyla gönderilen yazıda, "Öğrencilerimizin başlayacak olan yarıyıl tatillerini verimli bir şekilde geçirmelerini, dinlenmiş bir şekilde yeni döneme sağlıklı bir başlangıç yapabilmelerini ve ilgi alanlarına da zaman ayırabilmelerini sağlamak için öğrencilerimize yarıyıl tatilinde ödev verilmemesi konusunda gereğini rica ederim" demiştir.

Kısaca söylemek istediğimiz karne hediyesi olarak çocuklarımıza yarıyıl tatilini hediye edelim. Bırakalım da oyun ile özdeşleştirdiğimiz çocuklarımız bu yarıyıl tatilinde doya doya oyun oynasınlar.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Muhammet Musab GÜMÜŞ - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Memur Postası Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Memur Postası hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Memur Postası editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Memur Postası değil haberi geçen ajanstır.